Blackmagic Design, İş Akışlarında URSA Mini Pro 12K’yi Tercih Eden MGX Stüdyoları’nı Ziyaret Etti
Sanal stüdyo veya sanal prodüksiyon olarak da bilinen “on-set virtual production”, LED panellerin bir set için arka plan olarak kullanıldığı, video veya bilgisayar tarafından oluşturulan görüntülerin görüntülenebildiği televizyon ve film üretimi için geliştirilen bir teknolojidir. Tüm eksenlerde kamera hareketlerinin ve odak açısının da sisteme veri olarak aktarıldığı bu düzenekte, fondaki görüntü kameranın pozisyonuna göre dinamik olarak hareket ederek, çekilen kişi veya konuyla çevrenin uyumunun izleyici tarafından gerçek bir şekilde algılanmasını amaçlar.
MGX Stüdyo, sanal prodüksiyonun Türkiye’deki ilk ve en büyük uygulayıcısı olarak öne çıkıyor. Gerçek dünya ile LED ekran arasında kurdukları köprüyle, geleneksel ve yenilikçi sinematografi tekniklerini birleştirmeyi amaçlayan MGX, günümüzün film endüstrisi ihtiyaçlarına yüksek teknoloji ekipmanları ve çözümleriyle cevap veriyor.
Haziran ayında gerçekleşen Blackmagic Design Yaz Turu kapsamında İstanbul’da bulunan Blackmagic Design’ın Dijital Kamera ve EMEA Teknik Satış Uzmanı Tomasz Szypryt ve MediaCast Türkiye’den Teknik Satış Uzmanı Barış Kılınç, iş akışlarında URSA Mini Pro 12K’yi kullanan MGX stüdyolarını ziyaret ederek incelemelerde ve fikir alışverişinde bulundu. Blackmagic Design ekibine MGX Stüdyo yöneticisi Fatih Eke ve Ar-Ge Müdürü Halit Gülmez eşlik etti.
MGX’in sunduğu stüdyoda, 17 metre çapına ve 8,5 metre derinliğine sahip yarım daire şeklinde bir LED panel bulunuyor. 25 metre uzunluğa ve 4 metre yüksekliğe sahip bu ekranın çözünürlüğü 9K. Ayrıca sahnenin üst bölümünde 5.6K çözünürlüğe sahip paneller ile içerik çözünürlüğü maksimum olarak 12K verilebilmektedir. İki bağımsız destek panelinin verdiği 4000nit’lik parlaklık seviyesi, uygulamanın gerçeklik hissini büyük oranda arttırmakta. MGX stüdyolarında bugüne kadar birçok nitelikli dijital platform içeriği ve büyük kitlelere ulaşan müzik kliplerinin çekimleri gerçekleştirilmiş. Ayrıca yüzde yüzü sanal stüdyoda oluşturulmuş bir dizi içeriğini de kendi bünyelerinde hayata geçirmişler.
Farklı kameraları sistemlerinde test etme şansı bulan ve kullanım kolaylığı, sunduğu yüksek çözünürlük, 12G SDI çıkışları ve Genlock özelliği nedeniyle ana kamera olarak Blackmagic Design URSA Mini Pro 12K’yi tercih ettiklerini belirten MGX’in Ar-Ge ekibi, çalışma şekillerini şu şekilde özetliyor: “URSA mini Pro 12K’yi yapımlarımızda A kamera olarak kullanıyoruz. LED duvardaki görüntüler için Unreal Engine kullanmadığımızda, yine sunduğu yüksek çözünürlüğü sayesinde URSA Mini Pro 12K’nin kayıtlarından faydalanabiliyoruz. Ayrıca kameranın, farklı Genlock sinyallerini kabul etmede diğer denediğimiz kamera modellerinden çok daha tutarlı sonuç verdiğini gördük. Stüdyomuzda yapılacak prodüksiyonların ön görüşmelerinde, eğer teknik gereksinimlerde farklı bir zorunluluk veya ekip talebi yoksa, müşterilerimize URSA Mini Pro 12K ile çalışmayı öneriyoruz.”
“Kamera tercihinden sonra, kullanılacak kameraya, kamera takip cihazımızı yerleştiriyoruz. Lens seti, kamera, LED ekranlar ve takip verisi ile birlikte özel bir kalibrasyon yapıyoruz. Ardından, önceden tasarlanan veya satın alınan sahneler, LED alanın içerisinde son bir kez test ediliyor ve gerekli değişiklikler varsa, bunlar uygulanıyor. Sanal prodüksiyon stüdyolarında ekipmanlar ve birbirleri arasındaki uyum ve iletişim çok önemli. Ekipmanların içindeki en zayıf halka sistemin kararlılığını ve kalitesini belirler. Neredeyse tüm ekipmanlarımızı uzun süren deneme süreçlerinden sonra satın aldık.”
“URSA Mini Pro 12K’yi kullandığımız en popüler işlerden bir tanesi Ajda Pekkan – Bi’ Tık müzik klibi. Bu projede kameranın üzerinde Arri’nin Alura 45-250 lensini kullandık. Kameranın Super35 sensöre ve PL yuvaya sahip olması piyasadaki birçok lensle çalışabilme esnekliğini bize sunuyor.”
“Başlangıçta Blackmagic Design URSA Mini Pro 12K’yi sistemlerine dahil ederken zorlandığımız konulardan biri 5. nesil renk bilimiydi. Uygulamalarımız için GEN5’in sunduğu renk, rec709 ve diğer rec709 temelli renk uzaylarına göre optimal değerlere sahip olmadığını gördük. Ton düzeltmesi yaparken bunu farkedebiliyorduk. Bu sorunun üstesinden uyumlu bir dönüştürücü LUT ve gerekli yerlerde ACES iş akışı kulanarak geldik.”
Blackmagic Design URSA Mini Pro 12K ile çalışırken, “aliasing” ya da “moire” olarak da bilinen, harelenme sorunundan kolayca kaçınabildiklerini belirten MGX yetkilileri, konuyla ilgili şu bilgileri paylaşıyor: “Harelenme yapan alanlar aslında büyük bir sorun teşkil etmiyor. Bu durumdan asgari düzeyde alan derinliği yaratak kaçınabiliyoruz. Elbette kameraya üçüncü parti bir optik düşük geçirgenlik filtresi uygulayabilirdik, ancak bu görüntüyü kalite anlamında etkilerdi.”
Sanal prodüksiyonlarında verimliliği arttırmak adına MGX Ar-Ge ekibinin gelecekte görmeyi arzuladığı geliştirmeler arasında URSA ailesinin desteklediği fiber dönüştürücülerle entegrasyon bulunuyor: “Hareket sensöründen aldığımız verileri ethernet portuyla çıkarabiliyoruz. Bunu Blackmagic Camera Fiber Converter cihazı üzerindeki ethernet portuyla iletebilmemiz halinde ekstra kablolama yükünden kaçınabiliriz. Buna ek olarak, fiber bağlantı bizi SDI’la yaşadığımız mesafe kısıtlamasından da kurtararak; medya sunucularına daha kayıpsız bir şekilde veri taşımamıza yardımcı olabilir.”
Blackmagic Design’dan Tomasz Szypryt’in teknik sorularını yanıtlamaktan duydukları memnuniyeti paylaşan MGX ekibi, gelecekteki kullanımları için Blackmagic’in ürün geliştirme programı ve Decklink kartların yazılım geliştirme kiti hakkında bilgilendirildi. Ürünlerin kullanımları hakkında verdikleri geribildirimler geliştirici ekibe raporlanmak üzere derlendi. MGX Stüdyoları Ar-Ge Müdürü Halit Gülmez son olarak virtual setlere olan ilgi ve alakadaki artışı değerlendirerek, kullanılan teknolojinin geleceği hakkındaki düşüncelerini paylaştı: “Sanal stüdyo teknolojisinin getirmiş olduğu yeni dinamikler, film ve video üretim endüstrisini derinden etkiliyor. Sağladığı inovatif perspektifler ve kolaylıklar, bütün üreticilerin ilgisini çekiyor. İçerik üreticilerine sağladığı sonsuz imkanlar sayesinde projenin ihtiyacı olan parametreler kolaylıkla ve büyük bir konforla karşılanabiliyor. Stüdyomuz bünyesinde tamamlanmış bütün projelerdeki gözlemlerimize dayalı olarak, her departmanın burada çalışmaktan çok keyif aldığını ve tekrardan deneyimlemek istediklerini söyleyebiliriz. Sanat yönetmenleri, yönetmenler, görüntü yönetmenleri, kamera ekipleri ve diğer bütün birimler, “virtual production”ı deneyimlerken, bir stüdyo içerisinde sınırsız sayıda dünyalar yaratabileceklerini ve ufuklarını sonsuz potansiyelde kullanabileceklerini görmüş oluyorlar. Önümüzdeki birkaç sene içerisinde bu talebin en üst seviyeye geleceğine inanıyoruz.”